Salı, Temmuz 26, 2011

izler..

zorlu bir geceyi proje ile geçirdikten sonra uzun bir güne henüz hazır değildim. sabahında ufak bir kahvaltı sehpasını 3 kişi güç birliği yaparak bitirmiştik. dinlenmem gerektiğinin farkındaydım. yoksa tam bir baş ağrısı olacaktım çevremdekiler için. uykuya kestirme yoldan girerek 1 saatlik bir mola verdim. işi bitirmiştim ama akşama hazır değildim. giyindim ve çıktık. ekip tamamdı. yoldaydık artık. yeşil tabelalar bizi konsere götürüyordu. birden adını hatırlamadığım bir noktadan çıktık. ben direksiyondaydım. konser konvoyunda bir kısmımız araca dışarıdan yürüyerek eşlik ediyordu. güvenlik rutininden sonra soluk otların araziyi kapladığı hazerfen'e girdik. aylarca istiklal caddesine gitmekten kaçınıp, bir gün bir buluşma için orda bulunduğum vakit hissettiğim kalabalığa alışma evresi bu sefer hazerfen için geçerliydi. kalabalık çoktu. herkes aynıydı. 2den fazla sahne vardı. bir sürü çadır.yeni yiyecekler.pahalı içecekler. kararsızdım. programdan haberim pek yoktu. sadece Travis' in çıkacağı saati hatırlıyordum. sahneye sol kanattan atak yaptık ama çabuk durduk. Skunk Anansie çıkmıştı. tüylü bir kıyafet seçmişti Skin kendine. konser sırasında kıyafetini değiştirip tüysüz kıyafetiyle devam etti. sesi albüm kayıtlarına göre daha inceydi. gitar tonları iyiydi. hala nerde olduğumun farkına varamamıştım, adeta ev beni çağırıyordu. Skunk Anansie faslından sonra Paolo Nutella çıktı. 7 kişilik ekibi cruise gemilerinde yemek arasında sunsalar sırıtmazdı. arada Beach House' a göz atalım dedik. bir kaç gruba ayrıldık. cep telefonları ile birbirimizi bulma konusunda zorluklar yaşadık. Beach House dinleyicilerinin zorlarına giderse borularına gitsin demiyorum ama Mazzy Star benzeri birşey çıktı karşımıza orada bulunduğumuz 3 şarkılık sürede. kalabalık bir dinleyici grubunu arkasına almasını anlamıyorum Beach House' un. Mogwai ve Travis 10 dakika ara ile farklı sahnelerde başlayacaktı. Selfish Jean in başlaması ile titreşim yapan bir jöle gibi kalabalıkla birlikte hareket ediyorduk. Fran Healy beyaz tellerin aradan çıktığı sakalları, şapkası, uzun saçlarıyla koşturuyordu sahnede. şarkılarda tansiyonun arttığı yerlerde bağırmıyordu artık. zaman içinde o, hoxton fin modelinden vazgeçmişti. ben de yavaş yavaş hoxton finden vazgeçmeliydim. şarkılardan birisinin ortasında (the man who'dan olma olasılığı yüksek) Andy podyumun ucuna kadar gelip diz üstü çöktü. bir yandan tepetaklak ettiği şişeden birasını içerken diğer yandan da şarkıya gerekli yerlerde eşlik etmeye başladı. coşku artık doruktaydı. seyirci kendinden geçmişti. şarkılar hep bir ağızdan söyleniyordu. Andy' nin bu hareketi sonrasında Fran dayanamayıp ( konser sonrasında netleştirdiğim bir cümledir. algılamam için dışarıdan yardım almam gerekti) "wepayourtaxes2 grubundan edge olsaydı podyum önüne gelip solo atardı, biz biramızı içiyoruz, sanırım bu yüzden biz Travis' iz" dedi. Hissi olarak gülmüştüm buna konser sırasında sonradan haklı olduğumu anladım..Hislerim kuvvetliydi. Konser bittiğinde ayaklarıma kara sular inmiş, kara suların sığ suyunda şıpır şıpır eve gitme vaktini bekleyen uslu çocuklar gibi debeleniyordum. gelmişken Moby'yi de görelim dedim ama uzun sürmedi bu istek..Mogwai' in de harikalar yaptığını, aynen aktarmam gerekirse "cayır cayır" çaldığını duydum.herkes yeterli doygunluğa gelince dönüşe geçtik. ben uyudum. dolu bir haftasonu geride kaldı. günler geçti ve aklımdan daha fazla silinmeden yazıyım dedim. yazayım demedim, yazıyım dedim. artık neden yazmadığımın farkına varmışsınızdır. organizasyon hergün daha iyiye gidiyor. grup seçimleri hala bir garip. 1995 - 2000 lerde gelmesini arzuladığımız bir çok grubu 2011 ' de görebiliyor olmak, arkasından çıkış yaptıkları dönemlerde sanatçıları getiremeyip; günümüzde yaşlı hallerinin ortaya koyduğu performansları saygısızca "pek iyi değil" diye eleştirenleri duymak beni pek mutlu etmiyor. rock'n coke' a alternatiflerin artmasını isteyerek, radar live'a ne olduğunu merak ederek, organizasyonların farklı şirketler tarafından da yapılmasını dileyerek bu yazıya son veriyorum.

1 yorum: