Perşembe, Kasım 11, 2010

Atay! Yine!

Edith için;

Tekrar okuyunca buraya yazmaktan alamadım kendimi.

"ben karagöz filan değilim. herkes birikmiş bizi seyrediyor. dağılın! kukla oynatmıyoruz burada. acı çekiyoruz. kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. son kapıya geldik. insaf sahiplerine sesleniyoruz. ey insaf sahipleri! ben ve olric sizleri sarsmaya geldik. dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendinibeğenmişçesinesankibizdenöncebirşeysöylenmemişçesinegillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz........ sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz." (Oğuz Atay)

New York'ta Beş Minare veya Klişeler Her Yerde

Mahsun Kırmızıgül'ün son şaheseri New York'ta Beş Minare'ye gitmeye hiç niyetim yoktu; ama bir yandan da fazlasıyla merak ediyordum bu filmi. Özellikle fragmanını izledikten sonra ilginç bir film olabileceğini, belki şöyle bir bakmanın iyi olabileceğini falan düşünüyordum. Dün gece, sekiz buçukta okuldan çıkarken o saatten sonra hiçbir işe yaramayacağım düşüncesiyle film karşısındaki direncimin merakıma yenilmesine izin verip sinemaya gittim. Sonuç ise beklendiği gibi oldu..

Eski şarkıcı, yeni entel Mahsun Kırmızıgül hem yazmış hem de yönetmiş filmi. Gitmeden önce televizyonda izlediğim yorumlarda falan söylenen, hikayenin çok özgün olduğu ve bu nedenle filmin de görülmeye değer hale geldiği söyleniyordu. Fakat, bir kere, Bir yerden başka bir yere doğru ilerleyen bir hikaye var mıydı? sorusu aklımı meşgul ediyor. Zira birbiriyle bağlantısı iyi kurulmamış bazı bölümler var filmde. İstanbul-New York-İstanbul-Bitlis hattında sıralanan öyküler Mahsun Kırmızıgül'ün canlandırdığı Fırat'ın kişiliğinde, öyküsünde düğümleniyor; ama biz Fırat'a dair neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Adam ("Bana oğlum deme Hacı!" çıkışı ve "Ne dedi?" sorusu dışında) konuşmuyor ki... Yalnızca susan, ezilmişlik hissini yansıtmaya çalışan ve şiddetle yüklü saplantılı bir polis portresi var karşımızda. Bu nitelemede fazla sıfat var ve karakterle ilgili çok şey biliniyormuş hissi uyandırıyor; ama tüm bunlar öyle yüzeydeki özellikler ki... Fırat'ın hiçbir derinliği yok sanki.
Hikayeye ilişkin başka bir sorun da, (benim için fazla kişisel bir rahatsızlık aslında bu) Mahsun'un diğer filmlerinde olduğu gibi fazlaca dramatik, hatta ağlak bir sonla bitiyor olması. Acıklı bir müzik, ağlamalar, vesaire... Böyle sonları rahatsız edici buluyorum; sanki insanların duygularıyla çok kolay yollardan ilişki kurmaya, onlarla oynamaya çalışıyorlarmış gibi geliyor bana.
Bir diğer mesele, filmde 'politik' olarak değerlendirilebilecek karakterlerin veya dialogların (mahsunizmin mahsunluğundan olacak herhalde) son derece sığ, derinlikten çok uzak ve fazla karikatürize olması. Bazı karikatürizasyonlar, özellikle politik konular söz konusuyken anlamlı ve derinliklidir. Sizi gülümsetir; aynı zamanda da politik konuların sakladığı bazı gerçekleri doğrudan konuşmadan daha iyi anlatır. Fakat New York'ta Beş Minare'de bunun ipuçlarına bile rastlamak mümkün değil. İslamofobik ve ukala FBI ajanı (11 Eylül'de kardeşini kaybetmiş-Klişe 1), şiddete eğilimli polis memuru (Doğulu, kan davası mağduru-Klişe 2), bu polisi onaylamayan babacan sorgu polisi (Salih Kalyon-Klişe 3), hoşgörü sahibi dini şahsiyetler (Klişe 4),emniyet amiri rolünde Zafer Ergin (Klişe 5), Doğu'ya gittikçe yükselen oryantal müzik sesleri ve pencere arkasından 'otantik görüntülere' bakan Türk ve Amerikalılar (Klişe 6), acılı ve cefakar dede ve anneler (Kırmızıgül yaşlıları nasıl kullanacağını ilk filmden beri çözmüş-Klişe 7), ve daha fazlası. Dolayısıyla hepimizin bildiği, görmekten sıkıldığı ve kurtulmak istediği klişeler üzerine kurulan karakterler ve hikaye(ler)... Özellikle oryantalizmden kaçma amacıyla kendi kendine uygulanan oryantalizm biraz duyarlı bir gözeden kaçacak gibi değil. Bence politik olarak en rahatsız edici taraf da burada zaten filmde.
Son olarak da şuna değinmek isterim: Tüm film boyunca insanı gülümsetecek tek bir kanuşma, dialog, durum yok; ama bunun yerine kameranın önüne her gelişinde filmde bir komedi unsuruymuş hissi uyandıran Mustafa Sandal var. Aklımda kalan klişeleri sayarken Mustafa Sandal'ın karakterine ilişkin hiçbir şeyi saymadım; çünkü o filmden ayrı bir şov unsuruydu benim için: ortada dolaşan bir yabancılaşma unsuru, yabancılaştırıcı öğe. Filmin orta yerinde "Ne günlerim geçti şu Amerika'da!", "Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'de çok sayıda yargı reformu yapıldı." gibi cümleler kurması (Bunları tam olarak böyle söyledi; bir eksik veya fazla yok!!) ve bunları söylerken takındığı eda; öte yandan New York'ta eli silahlı siyahlara karşı yaptığı kung-fu figürleri tam bir neşe kaynağıydı. Bir noktada "Aya benzer yüreğim" diye şarkı söylemeye ve dans etmeye başlayacak diye korktum.

Sonuç olarak, film için harcanan zamanı boşa geçmiş hissetmemem için bu filmden neler öğrendiğimi düşünmem ve bloga konu etmem gerekir, diye düşündüm. Böylece, geçen zaman popcorn yemeye ayrılmamış ve belki de bir işe yaramış olacaktı. Böyle eğitici, öğretici faaliyetler için zamanı olan herkese ve Klişe nedir; nasıl kullanılır? sorusuna yanıt arayanlara hararetle öneririm Mahsun'un minarelerini. Gidiniz, görünüz, unutunuz; veya durun, unutmayıp tekrarlamaktan kaçınınız.

Salı, Kasım 09, 2010

bilgin is the new hıncal

kahve => fal => turizm => otelcilik => üniversite => yine turizm => çay => rijkaard => çay => kahvaltı => çay bardağı => TSE => yinee turizm => yine kahve => yine çay bardağı => peynir => turkish mozerella => yineee turizm => pastırma => juventus => balık => pastırma => çay bardağı

daha 20 dakka oldu adam hayatın sırrını verdi verecek... aldı başını seke seke gidiyor bakalım... hayretle dinlemekteyim...

oha be bilgin gökberk...

daha kaç tane tüm evreni çözmüş adam görücez bakalım... bir dur diyen olsa, hatta dur mur demese, direk ağıza silah sokmak suretiyle o kavramış beyini bizimle paylaşsa...

Pazar, Kasım 07, 2010

kış mı geliyor?

favori 5 li ana menüme döndüm

augumentin
otrivine
tantum
öskürük şurubu
ağrı kesici


iştah açıcı ek lezzetler

strepsils
çeşitli vitminler


şefin spesyali

elmalı güzel (arka odadan arak)