Pazar, Haziran 06, 2010

"Umuttur"

Belki son yazdığım yazıdan sonra, birileri de benim gibi Turgut Uyar'ı düşünmüştür.. Ben düşündüğümü paylaşayım.

UMUTTUR

“sen beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”
çünkü beni sevsen de
güvenmezsin bana bilirim
ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar
mesela her su gözyaşı olur
her dönem bir hazin geçiş
suya boşversem yanılsama
aya baksam bir bulut
sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar

bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde
şimdilik kaç paralığız hele akşam olunca
bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki
gene de soluğumuz
bir orman yangını sanılır oralarda buralarda
ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın
mutlaka hatırlarsın bunu
tut ki enver bırakır tehdidini
ethem başlar

çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
apoletim sırmasız hatta hiç yok
su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım
bilirim
aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
ölüme direnerek şimdilik
şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek
aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz
bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz
ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar

sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
zorlayarak her bir yanı
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar

aslında bir alıştırmadır umut
öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
-baharı beklemeye benzer-
hain ve olmayanadır çünkü
umutsuzluğu taşır yanında
oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
önüne durulmaz mantığıyla doğanın
yeşilden olma birim
sudan gelme itmeyle

umut yoktur
kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
bütün gümbürtüsüyle
umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar

Turgut Uyar
(Toplandılar, 1993)

Not: Epigraf adında iyi bir edebiyat sitesi var. Emre Sururi diye biri yayınlıyor. Bir bakmanızı öneririm: Epigraf.

Cuma, Haziran 04, 2010

Umut..

Sabah odaya geliyorum. Otomatik hareketler: Bilgisayarın açma tuşuna bas; su şişeni ve kahve hazneni al, su doldur, geri getir; kahveyi koy; thunderbird'ü aç ve maillerine bak; firefox'u aç... Önce maillerime bakıyorum; sonra günlük haber faslı başlıyor. Eğer acil ve fazladan bir iş yoksa sabah rutinim böyle. Peki bunu neden anlatıyorum?... Haber sitelerini açana kadar her şey yolunda oluyor genelde sabahları. Haberlere bakmaya başladığım andan itibaren yaşam enerjimin tükenmeye başlıyor.
Örneğin, İsrail'in saçmalıklarını Türkiye ve dünyadaki haberlerden takip ediyordum birkaç gündür. Sonra dün öğleden sonra bir haber düştü internete: İskenderun'da bir piskopos, kendisine vahiy geldiğini iddia eden şöförü tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Bengi'yle benzer zamanlarda okuduk haberi. Uzun bir sessizlik oldu odada. Sessizliği bozansa, "yabancı düşmanlığının savaş çığlıklarıyla iç içe geçtiği, her gün politika ile bağlantılı cinayetler işlenen bir ülkede umut nerede durur?" sorusu oldu. Umut terk etmişti sanki bu toprakları, bu insanları.
Bugüne de aynı rutin ile başladım. Sabah, bilinenler dışında kötü bir haber yoktu. Öğlene doğru, bu kez Hrant Dink'in avukatlarından Hakan Karadağ'ın evinde ölü bulunduğu haberi düştü. (Ardından gelen google'ın sansürlendiği haberi canımızı bile sıkamadı bunun üzerine.) Bugün de umut etmeye fırsat bulamadan, elimizde politika üzerine yazılmış kitaplar ve makalelerle son buldu bizim için.
Kant'ın güzel bir sınıflaması vardır: Önce epistemoloji gelir ve "neyi bilebilirim" sorusunu sorar. Ardından etiğin "nasıl davranmalıyım" sorusu gelir. Son soru ise "neyi umabilirim"dir ve sorunun yanıtı politikada aranmalıdır. Şimdi, bugün, burada yaşarken sormak gerek: Neyi umabiliriz bizler?
Politikayı kendine dert edinmek, umudu dert edinmektir kendine. Sadece kendimiz için değil, başkaları için de umut edebilmeyi denemeye cesaret etmektir. Mülteciler ve yasadışı göçmenler üzerine yazanlar, haklara sahip olmayanların hakları olduğunu ortaya koyanlar rahat koltuklarında para kazanmaktan başka bir şey yapmaya çalışır: kendileri için olduğu gibi, başkaları için de umut etmeye. Şimdi birileri söyleyebilir mi lütfen, neyi umabilirim kendi adıma? Neyi umabilirim başkaları adına? Aynı sözlerin aynı ağızlarda tekrar tekrar çiğnenmesinden yoruldum. Kendi sözlerimden yoruldum. Sadece umut etmek istiyorum. Biri yanıt versin, neyi umut edebilirim?